Bu içeriği paylaşın:
Hamburg’da “Üç Fidan, Bir Direniş” başlığı altında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için bir anma etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş ile gazeteci-yazar Can Dündar konuşmacı olarak katıldı. Programda, özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinde dayanışmanın önemi vurgulandı.

Etkinlik, Hamburg Anadolu Alevileri Kültür Birliği Derneği (HAAK-BİR) tarafından, Alevi Vakfı’na ait Grand Palais salonunda organize edildi. Yoğun katılımın olduğu programda, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın mücadelelerine dikkat çekildi.

“Emperyalizme, dinci faşizme ve ırkçılığa karşı mücadelenin sembolleri”
HAAK-BİR Yönetim Kurulu üyesi Ayfer Orhan ve Demokrat Çorumlular Platformu Başkanı Erkan Erçin’in moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte, konuşmacılar selamlama konuşmalarının ardından Üç Fidan’ın yaşamları ve mücadelesi hakkında bilgi verdi. Erkan Erçin, 6 Mayıs 1972’de idam edilen bu üç ismin, emperyalizme, dinci faşizme ve ırkçılığa karşı verdikleri mücadelenin sembolleri olduğunu belirterek salondakileri bir dakikalık saygı duruşuna davet etti.

Ayfer Orhan konuşmasında, Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in kendi bireysel çıkarları için değil, eşitlik ve bağımsızlık idealleri uğruna mücadele ettiklerini ve bu uğurda canlarını feda ettiklerini ifade etti.
HAAK-BİR Başkanı Özlem Bütün ise yaptığı konuşmada, Üç Fidan’ın sadece birer sembol değil, aynı zamanda özgürlük ve eşitlik hayalleriyle yola çıkmış devrimciler olduğunu vurguladı.

“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!”
Alevi Vakfı adına konuşan Ertan Çelik, 68 kuşağındaki mücadelenin ön saflarında yer alan bu gençlerin, her yerde emperyalizme ve faşizme karşı direnişin simgeleri olduklarını ifade etti. Çelik, Deniz Gezmiş’in idam sehpasında “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!” diye haykırdığını hatırlatarak, onun Kürt halkının bir ulus olduğunu ve kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu savunduğunu söyledi. Ayrıca, Deniz Gezmiş’in Filistin halkıyla omuz omuza mücadele ettiğini belirtti.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kimileri din kardeşliği söylemleriyle İsrail’le iş birliği yaparken, Deniz emperyalizm ve Siyonizm karşısında tereddütsüz durdu. Bugün İsrail’in Filistin’e yönelik gerçekleştirdiği vahşi saldırılar ve sivil katliamlar, bu halkın direnişinin ne kadar meşru olduğunu bir kez daha gösteriyor. 6 Mayıs’ta sahip oldukları tek şey, genç yaşta inandıkları dava uğruna feda ettikleri hayatlarıydı. Onlar sadece bir direnişin değil, bir tarihin yazıcılarıydı. Yeni kuşaklara da bu tarihi miras olarak bıraktılar.”

Sırrı Süreyya Önder anıldı
Konuşmaların ardından sahneye çıkan Grup Mozaik’ten Atilla ve İbo, döneme ait ezgileri seslendirdi. Kısa süre önce hayatını kaybeden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder anısına ise Atilla Yusufoğlu Kürtçe bir ezgi söyledi.
Program, Can Dündar’ın hazırladığı ve dönemin tanıkları ile Deniz Gezmiş’in arkadaşlarının anlatımlarını içeren ‘Delikanlım’ belgeselinin gösterimiyle devam etti. Belgesel, salondakiler tarafından dikkatle izlendi.

“Bugünler de geçecek, gemilerimizi maviliklere süreceğiz”
Etkinliğin ikinci bölümünde Bora Gezmiş ve Can Dündar kürsüye davet edildi. Erkan Erçin moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Bora Gezmiş, 68 kuşağının ABD tarafından hedef alındığını, emperyalizmin Türkiye üzerindeki etkilerinin hâlen sürdüğünü söyledi. Türkiye’de yaşanan gelişmelere dikkat çeken Gezmiş, geçmişe göre daha umutlu olduğunu ve halkın direniş gösterdiğini belirtti. Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıktığı dönemin koşullarına dikkat çeken Gezmiş, “Denizlerin hedefi de bu cumhuriyeti yaşatmak ve daha ileriye taşımaktı. Bugünler de geçecek, gemilerimizi maviliklere süreceğiz” dedi.

“Devrim ateşini söndüremediler, söndüremeyecekler”
Can Dündar ise 68 kuşağının genç yaşta mücadeleye atıldığını ve Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının büyük idealler uğruna hayatlarını feda ettiklerini söyledi. Hüseyin İnan’ın idamdan önce toprak reformu yasası üzerinde çalıştığını, ardından notlarının bulunduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
“Böyle bir kuşağı yok ettiğinizde yerine bir şey koyamazsınız. Çünkü bugün neden yeni liderler çıkmıyor diye soruluyor. O liderleri siz yok ettiniz, meyve verecek ağaçları kestiniz. Ama onlar geleceğe bir ütopya üflediler. O ütopya bugün Beyazıt’ta gençlerin ayağa kalkmasında, Gezi Parkı’ndaki direnişte, her yerde kendini gösterdi. Ne kadar bastırırlarsa bastırsınlar, o devrim ateşini söndüremediler, söndüremeyecekler. O yüzden umudum sonsuz. Yalnızca bunu ben de görmek istiyorum, hepsi bu.”

